Dünyanın gelmiş geçmiş en zeki adamı Albert Einstein söylemiş; '“Delilik” aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir'. Neyse ki dilimiz dünyanın en pratik dillerinden, “Nafile Çaba” diyerek hem kibar oluruz hem de iki kelime ile anlatırız derdimizi.
Bu pratiklik dilimiz için çok kullanışlı olsa da iş hayatında işler bu kadar pratik olmuyor. Olmamalı da. Çünkü iş hayatında pratik olmanın iş hayatında vücut bulmuş hali “Hallederiz”, “Sıkıntı Yok”, “Bakarız” oluyor. Tek kelime ile tanımlanabilecek bu iş yapma biçimi de birçok sorunu beraberinde getiriyor.
Bu satırları, İstanbul’dan Bolu’ya giden bir otobüs yolculuğunda yazıyorum. Otobüsün koltukları neredeyse zeminden 2,5-3 metre yüksekte. En ön koltukta da oturunca bütün yolu izleyebiliyorsun. Perşembe günü sabah saatlerinde yolu kullanan araçların büyük bir çoğunluğu ticari araç, bunların büyük bir çoğunluğu da çekici ve treylerle taşıma yapanlar; hepimizin bildiği adı ile tırlar. Neredeyse tamamının ya çekici kısmında ya da treylerinde bağlı bulunduğu firmanın adı ve logosu var.
Bu araçları, sürücülerine emanet etmiş firmaların kurumsal iletişim bölümleri veya sosyal medya ajansları, bugün markamızı güçlendirecek ne “Post” çıkarsak diye düşünüyorlar. Sürdürülebilirlik temasını mı kullansak yoksa trafik güvenliğinden mi dem vursak. Bugün özel bir gün var mı? Belki o günle ilişkilendirip bir sosyal mesaj veririz...
Tüm bu kaygılar yaşanırken, benim otobüsün penceresinden gördüklerim ise hepimizi kaygılandıracak türden. Yüzü gülüyor tır şoförünün, belli ki telefonun ucundaki kişi iyi haberler veriyor. Kırk tonluk aracını yüz kilometre hızla iki şeridin arasında tutmaya çalışırken bir eli telefonda, aklı telefonun ucunda, bir eli yalandan direksiyonu tutuyor. Bir anlık kontrol kaybı facia demek farkında değil! Kontrol eden de yok, yasal hız limitinde mi gidiyor, cep telefonu ile mi konuşuyor, iki eli direksiyonda mı? Bir kaza olsa ne yapacağız? “Bakarız” değil mi bir çaresine”.
Şimdi bir tırı geçiyoruz, direksiyonda bir genç, çocuk desem çocuk olur genç desem genç. Yasal yaş sınırı olan 21 mi deseniz 'evet' demek çok güç. Muhtemel bir eğitime şahit oluyorum. Şoför karar vermiş eğitimi direksiyon başında vermeye, öyle ya meslek direksiyonda öğrenilir. Bağlı olduğu firmanın haberi var mı acaba direksiyonda kendi şoförünün değil de sürücü belgesinin dahi olmama ihtimali olan birinin aracın şoför koltuğunda olduğundan. Bir heyecan ile yanlış bir hareket ile trafiği birbirine katabilir, onlarca insanın hayatına kastedebilir ama “Hallederiz” değil mi?
Şimdi solladığımız tırın şoförü direksiyonu bırakmış, koltuğundan biraz kalkar pozisyonda kollarını gere gere hareketler yapıyor. Şoför koltuğunda olmasa spor yaptığını düşünebilirsiniz. Muhtemel bir zinde kalma denemesi. Merak ettiğim ise kaç saattir sürüşte, yükünü alırken kaç saat beklemiş deponun otoparkında, yüklemeye de yardım edip yorulmuş olabilir mi? Tüm bunları kontrol eden birileri var mı acaba firmasında. Yoksa “Sıkıntı yok” üzerine mi kurulu sistem?
Bugün lojistik sektöründe çok önemli bir dönüm noktasındayız. Sektörün ofis tarafında çalışanlar ve yöneticiler daha çok sosyal medyadaki şirket profilini benimsiyor ve işlerin sahadaki durumu ile çok da ilgilenmiyorlar. Çünkü saha zor... Sahada, model yılı eski ve servis bakım kayıtları olmayan araçlar, kaplama lastikler var! Yasal bir zorunluluk olduğu ve şoförlerin sağlıkları, trafik kazalarının önlenmesi ile direkt ilgili olduğu için her an izlenmesi gereken takograf kayıtları, şoförlerin sosyal hakları, uykusuzluk, yoğunluk, kar, kış var. Yetişmeyen yükler için aşılan hız limitleri, şoför bulma sorunu, bulduğun şoförü elde tutma zorluğu; yani sizin anlayacağınız “Sıkıntı" var. Üzerinde sistemli bir çalışma olmadan “Halledemeyecekleriniz”, “Bakarız" deseniz de bakmakla değişmeyecek büyük problemler var!
İyi haber şu ki, fonksiyonel bir taşımacılık yönetim sistemi kurmak isteyenler için teknolojik alt yapı hazır. Araç içi yapay zekalı kamera sistemleri ile şoförün uykusuz, yorgun olduğunu anlayabiliyorsunuz; emniyet kemeri takılı olduğunu, sürüş esnasında sigara içtiğini, yiyecek tükettiğini, yoldaki hız limitlerine uyup uymadığını, aynalarını yeterli sayıda ve sürede kontrol edip etmediğini, iki elinin direksiyonda olup olmadığını yani hem zihnen hem bedenen sürüşte olup olmadığını bir merkezden izlemek mümkün. Araç dışı kameralar ile aracını kullanması gereken şeritte seyahat edip etmediğini, kırmızı ışıkta durup durmadığını, trafik işaretlerine uygun araç kullanıp kullanmadığını, yoldaki hava ve yol şartlarına uygun araç kullanıp kullanmadığını görmek mümkün.
Tüm bu bilgiler ile sürücü bazlı risk değerlendirmesi yapmak, şoförlerin ihtiyaçları olan eğitim ve bilgilendirmeleri yapmak bu sayede güvenli bir sürücü olmaları için çaba koymak, emek vermek mümkün. İyi tasarlanmış filo yönetim programları ile her bir aracı bir işletme olarak görüp, bu programlara gerekli girişleri yaparak, optimum yakıt ve yağ tüketimi, yedek parça kullanımı, servis bakım maliyetlerini izlemek mümkün. Uzaktan izlenebilir araç kontrol sistemleri ile, araçların her zaman güvenli bir şekilde seyahate elverişli olmasını sağlamak mümkün. Kısacası emek vermek, kalıcı bir sistem kurmak, şoförlerinizi sağlıklı ve mutlu çalıştırmak, araçlarınızın her birini bir işletme gibi görerek optimum halde verimli kullanmak, firmanızdaki trafik kazalarını önlemek, daha az doğal kaynak kullanımı ile çevreye duyarlı bir taşımacılık faaliyeti yapmak, trafikteki tüm canlıların hayatlarına duyarlı olmak mümkün. Sosyal medyada çıkılan postlar ile gerçek hayatı aynı kılmak mümkün. Ofisle sahayı entegre etmek ve sahanın gerçeklerini bilerek adım adım iyileştirmek mümkün. Bunları yapmazsanız gerisi “Nafile Çaba”.